Tgrt Haber

Yazarlar

Tümü
Kamuda tasarruf paketinden 300 milyar TL gelebilir, Peki ama nasıl?

Günlerdir konuştuğumuz Kamuda Tasarruf Paketi dün açıklandı. Paketin ekonomiye ve bütçeye yansımalarını birçok kişi farklı farklı yorumlarla dile getirdiler. 

Biz de TGRTHABER ekonomi servisi olarak, konunun önde gelen isimleriyle konuştuk.TGRT Haber Ekonomi Müdürü Celal Toprak, TGRT Haber Ankara Haber Koordinatörü Ahmet Sözcan ve Ekonomist Prof. Dr. Sefer Şener dünkü programın konuklarıydı.

Açık söyleyeyim bu yazının manşetini Ekonomist Prof. Dr. Sefer Şener attı. Şener yayında pakete uyulması halinde 300 milyar tasarruf sağlanacağını söyledi.

BU PAKET DİĞERLERİNDEN FARKLI DİYEN Şener, paketin denetiminin direkt Hazine ve Maliye Bakanlığında olmasının ve yaptırım yetkisinin bulunmasının çok anlamlı olduğunu belirtti. Paketin kapsamının geniş olduğunu söyleyen Şener, titiz bir uygulamayla tasarruf oranının beklentilerin üzerine çıkacağını söyledi. Şener'e göre; denetim, raporlama ve cezalar bu programın bel kemiği olacak.
 
 
Tgrthaber Ekonomi Müdürü Celal Toprak ise, paketin 3 yıl boyunca geçerli olacağının altını çizerek bu sürenin yeterli olmadığını Yapısal reformlarla birlikte tasarrufun başta kamuda olmak üzere toplumsal bir alışkanlık olması gerektiğini vurguladı ki bence de yayının en can alıcı yorumlarından biriydi. 
 
Ankara kulislerinin vazgeçilmez ismi Tgrthaber Ankara Haber Koordinatörü Ahmet Sözcan ise; tüm bu konuşulanlara ek olarak bugüne kadar tasarruf yapmak zorunda kalan vatandaşlar için bu paketin psikolojik rahatlama oluşturucağını söyledi. Aynı zamanda bunun ilk paket olduğuna dikkat çekerek, yakında açıklanacak ek pakette mutlaka ihalelerde reform yapılması gerektiğini ve vergi sisteminde de adil bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Üç farklı isimden talep ve değerlendirmeler böyleydi. Bana göre ise; taşıt sayısının azaltılmasından, kamuda istihdama, enerji verimliliğinden, yurt içi ve yurtdışı eğitimlere ayrılan bütçe ve hatta yazışmaların digital ortama taşınmasına kadar çok geniş bir yelpazede hazırlanan paketin kağıt üzerinde kalmaması çok önemli. Ve tabii denetim ve raporların kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılması. 

14 Mayıs 2024
One minute Miçotakis

Uzun yıllardır devam eden Türkiye - Yunanistan geriliminde tansiyon düşmüşe benziyor.

Nitekim 5 ay gibi kısa denilebilecek bir aradan yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyaretinden sonra bu kez Yunan lider Miçotakis Türkiye’ye geldi. 

Hatırlarsınız şurada daha 1-2 sene öncesine kadar acaba Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş mı başlayacak endişesi taşıyordu Ege’nin 2 yakasındaki halklar. 

 O yüzden bugünkü manzara Türkler ve Yunanları memnun edecek bir aşamaya gelmiş durumda. 

Erdoğan ve Miçotakis önce baş başa sonra heyetler arasında görüşüp basın toplantısında gazetecilerin karşısına çıktılar.

Miçotakis’in bu toplantıda Hamas’ı terör örgütü olarak nitelendirmesi Erdoğan’ın Davos’ta İsrailli lider Peres’e sert çıkışı kadar olmasa da yine de unutulmayacak “One Minute” itirazını anımsatır bir karşı çıkış sergilemesine sebep oldu. 

Erdoğan, Hamas’ın 1947’den beri İsrail tarafından işgale uğrayan Filistin’i savunan bir direniş örgütü olduğunu hatırlattı. Miçotakis de bu konuda mutabık kalmadığımız konusunda mutabık kalabiliriz diyerek itiraza yumuşak bir cevap verdi. 

Bu arada Türkiye’de 1000’den fazla Hamaslının hastanelerde tedavi altında olduğunu da öğrenmiş olduk. 

Aynı zamanda iki lider arasında Kıbrıs, Kariye Camii, Trakya’daki Türkler konusunda fikir ayrılıkları ortaya bir kez daha çıkarken, uzlaşı sağlanan konuların ise önceki dönemlere nazaran daha fazla olduğu da aşikar.

Anlaşmazlıklara rağmen Ankara ve Atina arasında en çok ekonomik uzlaşı ağır bastı ve bundan sonra da diyalog masasında kalınacağı belirginleşti. 

Yakında New York ve Washington’da da bir araya gelecek iki liderin bu tutumu devam ederse umarım anlaşmazlıklar konusunda da “One Minute” denilip gerginliğe tamamen ara verilerek bir bahar havası esmeye başlar ve iki komşu ülke ilişkileri komşuluğa yakışır şekilde devam eder. 

Yıllar önce Atina’ya gittiğimde Türk olduğumu öğrenen Yunan vatandaşlarının ilk  tepkisi “Komsi, Komsi” şeklinde misafirperverce oluyordu. Halklar arasındaki aynı anlayışın siyasetçiler arasında da olması hepimiz için umut verici.

14 Mayıs 2024
Lezzet üreten ev aletleri

“Akıllı Mutfak robotları ile daha önce hiç yemek pişirmeyenler bile harika lezzetlere imza atan bir şefe dönüşecek” sözü kulağıma çalındığında, epey bir meraklandım.

Bu robotlar nasıl cihazlardı? Sıradan mutfak aletleri miydi, yoksa lezzetlerin gizemini çözmek için tasarlanmış bir sihirli değnek mi? 
 
Lezzetlerin gizemi, mutfağa devrim getiriyor

Hemen Michelin yıldızlı Neolokal ‘in şefi Maksut Aşkar'ın lezzetli yemekler hazırlayarak tanıttığı bu çok fonksiyonlu akıllı mutfak robotunu inceledim. İlk gözlemim, tek tuşla pişirme özelliği sunan bu cihaz, adeta mutfakta devrim yapacak bir potansiyele sahipti.

Ancak aklımda bir soru vardı: Artık evlerde lezzetli yemekler hazırlayan annelerimiz, eşlerimiz ve restoranlarda muhteşem tabaklara imza atan şefler bu akıllı cihazlar karşısında nasıl bir davranış sergileyecekti? 

Lezzetin ruhunu ve hayal gücünü bir makineye devretmek mümkün müydü?

Bu soruların cevabını bulmak için, işin uzmanıyla, ürünlerden birini geliştiren markanın ticaretten sorumlu Genel Müdürü Serhan Giray ile konuştum. 

Serhan Bey, sadece bir iş adamı değil, aynı zamanda Cunda adasında geçirdiği çocukluk yıllarından gelen lezzet deneyimi ve gençliğinden beri mutfakta gösterdiği ustalıkla tam bir gastronomi düşkünüydü. Uzun yıllar global bir firmada çalıştıktan sonra 2017 yılında bu markaya katılan Serhan Bey, şu an yönetimin ilk 3 kişisinden biriydi. Aynı zamanda şirketin halka arzı sırasında da aktif rol almıştı.

Serhan Bey, elektrikli ev aletleri pazarının hızla büyüdüğünü, 2023 yılında bir önceki yıla göre TL bazında %120'nin üzerinde, dolar bazında da %60'ın üzerinde bir büyüme gösterdiğini belirterek sektör hakkında kısa da bir bilgi verdi.Bu büyümenin arkasında ise, modern yaşam tarzının getirdiği zaman kısıtlılığı ve pratik çözümlere olan talep yattığını da belirtti.
 
Mutfakta öncü olan marka 

işte bu talebe cevap veren, evde lezzetli ve pratik yemekler hazırlamak isteyenler için ideal bir çözüm sunuyor. Akıllı Mutfak robotu ile farklı lezzetleri kusursuz bir şekilde pişirmek mümkün oluyordu.
Serhan Bey, ürünün sadece bir mutfak aleti olmadığını, aynı zamanda bir lezzet rehberi olduğunun da altını çiziyor. Cihazla birlikte verilen tarifler ve pişirme programları, kullanıcıların farklı mutfak kültürlerini keşfetmelerine ve yeni lezzetler denemelerine imkan tanıyordu.

Peki, bu akıllı mutfak robotları lezzetlerin ruhunu mu öldürüyordu? Serhan Bey'e göre hayır. Ürün, mutfakta hayal gücüne de yer bırakıyordu. Kullanıcılar, cihazın sunduğu temel pişirme programlarını kullanarak kendi lezzetlerini oluşturabilir, farklı baharatlar ve malzemelerle denemeler yapabilirlerdi. 

Aslında akıllı mutfak robotları ile mutfakta yeni bir çağ başlıyordu. Bu çağda, lezzetlerin gizemi bir makineye hapsedilmiyor, aksine kullanıcıların keşfetmesi ve yorumlaması için sunuluyordu. Serhan Bey'in de dediği gibi, "bu ürün ile mutfakta eğlenmek ve yeni lezzetler keşfetmek artık çok daha kolay."

Bu tür ürünler lezzetlerin gizemini çözmek ve mutfakta yeni ufuklar keşfetmek için bir anahtar niteliğindeydi. Bu anahtarın yardımıyla, herkes kendi damak tadına uygun, lezzetli ve pratik yemekleri rahatlıkla hazırlayabilirdi.
 
Lezzetin sihirli dokunuşu

Mutfakta inovasyona imza atan markalar, lezzetin sihirli dokunuşuyla evleri dönüştürüyor. Mutfak robotları, kahve makineleri ile başlayan bu yolculuk, Airfryer ile devam ederek geliştirilen bu yeni ürünlerle bambaşka bir boyuta erişiyor. 200'den fazla tarifle yemek pişirmeye imkan veren akıllı mutfak robotları, lezzetlerin kapılarını ardına kadar açan bir sihirli değnek gibi.

Mutfak robotu üretimi yapan markanın Genel Müdürü Serhan Bey'le sohbetimiz, bu sihirli değneğin gizemlerini keşfetmek üzerine kurulu., firmanın ürettiği cihazlara "akıllı cihazlar" diyor ve ekliyor: "Biz bu cihazlara yemek yapmayı öğretiyoruz."

Düşünün bir an, yeni evli bir genç kızın heyecanını. Evine bu çok fonksiyonlu akıllı mutfak robotunu aldığında, eşinin akşama biber dolması isteğine "Ben annemin evinde öğrenemedim" diye yanıt vermek zorunda kalmayacak. Ya da bir restoranda patron "ustam işi bıraktı" diye sızlanmayacak. Bu cihaz sayesinde herkes, usta bir şef gibi lezzetli yemekler hazırlayabilecek.

Serhan Bey, ürünün deneme aşamasında kendisi de biber dolması yapmış ve cihazdaki yönlendirmeleri takip ederek kusursuz bir sonuç elde etmiş. Bu da gösteriyor ki, mutfakta tecrübesi bir şef kadar olmayan bu ev aleti ile rahatlıkla lezzetli yemekler hazırlayabilir.

Mutfaktaki bir diğer yıldız ise kahve makineleri. Türk kahvesi tutkunlarının vazgeçilmezi olan bu makineler, evlere lezzetin ve keyfin tadını taşıyor. Artık canınız Türk kahvesi çektiğinde, kimseden yardım istemeye gerek kalmıyor. Kahve makinesi ile kendi lezzetinizi, kendi ellerinizle oluşturabiliyorsunuz. 

Serhan Bey, Türk kahvesinin kahve yapma makineleri sayesinde dünyadaki tercih edilme oranının arttığını da vurguluyor. Bu da gösteriyor ki, kahve makineleri sadece lezzet katmakla kalmıyor, aynı zamanda kahve kültürümüzü de dünyaya taşıyor.

Sohbetimiz boyunca Serhan Bey ile mutfak aletlerinin gastronomiye katkıları üzerine konuştuk. Mutfakta inovatif ürünler, evlerde lezzetin ve keyfin sınırlarını zorluyor ve lezzet deneyimini bambaşka bir boyuta taşıyor. Bu sihirli dokunuş her evi adeta bir lezzet atölyesine dönüştürüyor ve her insan usta bir şefe dönüşme şansı yakalıyor.

13 Mayıs 2024
“Sönmeden tüten on son ocak”

Türk Dünyası'nda "bozkurt" Türklüğü temsil eder. Bir insan, bozkurt işareti yapıyorsun “BEN TÜRKÜM” diyordur.

1960 yılların çalkantılı yıllarında Alparslan Türkeş'ın destekleriyle "Ülkü Ocakları" kuruldu. Günümüzde adı Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’dır. Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ı uzun yıllardır tanırım. Tam bir beyefendidir. Özü-sözü, bir tek derdi vatan ve turandır.

Anlatmak, yazmak lazım

Ülkücü gençlik mahzundur, efendidir, civanmerttir. Ocaklı çocuklar ellerinde kitabı yüreklerinden turan sevdasını düşürmezler. Suriye’ye gittiğimde Halep sokaklarında Selami Aynur olarak Türkmenlerle el ele karşıma çıktılar. Kerkük sokaklarında gezerken size “can diyen” Yusuf Ziya Arpaçık olurlar. Türkistan şehirlerinde gezerken Anadolu’dan gelen bir genç ağabey, diyerek sarar sizi. Avrupa’da her şehirde bir ocaklı vardır. Vefakar, cefakar, çilekeş bir davanın insanları. Dünyanın dört bir yanına yıldızlar gibi dağılmış bir nesil...

15 Temmuz'un en karanlık anlarında...

Yazmak, anlatmak lazım. 15 Temmuz’un en karanlık zamanında MHP Lideri Bahçeli’nin “MHP ve ÜLKÜCÜLER seçilmiş meşru hükümetin yanındadır” açıklamasından sonra cephe hattında şer ittifakına karşı bozkurt nöbetindedirler. Devletin başı Cumhurbaşkanı, İstanbul’a havaalanına indiğinde ülkücü gençlik en öndedir. Bu kareler ne kadar verilmese de onlar oradaydı. Onlar sessiz, derin duruşları ile vatan yürekli çocuklardır.

Şimdi onları, cuma akşamları Kur’an okurken, okullarda konaklama sorunu olan kardeşlerine kalacak yer ayarlarken, evi yananlara yardım ederken görürüz. Depremin ilk dakilarinda yollara revan olan bir gençlik. Reklam yapmazlar.

Şimdi durup dururken neden bu saldırılar, anlamak lazım. 90’lı ve 2000'li yıllarda "AB-D"den ülkücülere yönelik olumsuz açıklamalar gelmişti. AB-D’liler coğrafya üzerine sadece askeri-istihbarati operasyonlar yapmıyor, toplum sosyolojisini de okuyorlar. Dinamik ve ilkeleri olan bir gençlik AB-D planları önünde bir engel.

Şair boşuna dememiş: “SÖNMEDEN TÜTEN SON OCAK.”

13 Mayıs 2024
Artan ihracat rakamları ne ifade ediyor?


Son yıllarda Türkiye'nin ihracat rakamlarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Özellikle Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek'in ekonomiyi kontrol etmeye başlaması  ile birçok alanda gözle görülür düzelmeler ortaya çıkmaya başladı. Ekonomik veriler de buna bağlı olarak pozitif yönde evrilmeye başladı. Artış sadece ekonomik bir başarı değil, aynı zamanda ülkenin geleceği için de önemli bir işaret taşıyor.

Öncelikle, artan ihracat rakamları Türkiye'nin ekonomik çeşitliliğini ve rekabet gücünü ortaya koyuyor. Farklı sektörlerdeki firmaların uluslararası pazarlarda başarılı olması, ülkenin ekonomik temellerinin sağlam olduğunu gösteriyor. Bu da Türkiye'nin sadece belirli bir sektöre bağımlı olmadığını ve çeşitli alanlarda rekabet edebilir durumda olduğunun açık bir göstergesi.

İhracattaki artış, Türkiye'nin uluslararası arenada daha fazla tanınmasına ve itibar kazanmasına da katkı sağlıyor. Dünya genelinde daha fazla ülkeye ürün ve hizmet sunmak, Türkiye'nin küresel bir oyuncu olarak konumunu güçlendiriyor ve uluslararası ilişkilerde daha etkili bir rol oynamasını da sağlıyor.

Ayrıca, artan ihracat Türkiye'nin ekonomik büyümesine de olumlu yansıyor. İhracattaki artış, üretim ve istihdamı arttırarak ekonominin canlanmasına katkı sağlıyor. Bu da iç talebi destekleyip, genel refah düzeyini yükseltiyor.

Ancak, artan ihracatın sürdürülebilir olması için uzun vadeli bir stratejiyle desteklenmesi gerekir. Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek'in kazandırdığı bu ivme desteklenebilirse Türkiye için son zamanlarda özellikle ekonomideki kötü gidişat olumluya ciddi bir şekilde evrilecek gibi görünüyor. Hükümetin özellikle dış ticaret konusunda kaliteli ürünlerin üretimi, pazar araştırmalarına dayalı stratejilerin belirlenmesi ve lojistik altyapının güçlendirilmesi gibi faktörleri göz önünde bulundurarak ihracatın sürekliliğini sağlamak adına adımlar atması önemlidir.

Yazımı toparlayacak olursam, Türkiye'nin artan ihracat rakamları ülkenin ekonomik büyümesi, uluslararası rekabet gücü ve küresel etkisinin artması açısından önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, bu başarının sürdürülebilir olması ve gelecek için daha da güçlenmesi için gerekli adımların atılması gerekmektedir. Bunun için Hükümetin son dönem politikalarına sıkı sıkıya bağlanması ve her koşulda başarıya ulaşmak için süreci devam ettirmesi gerekiyor. Bu konuda şu ana kadar oldukça başarılı olduğunu söylemeden de geçmek istemiyorum. 
Haftaya görüşmek dileğiyle....

13 Mayıs 2024
İstanbul’da 79 yıl süren Bizans izleri de silindi!

Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’un fethinden sonra Bizans izlerinin yer aldığı birçok kiliseyi uygunluk halinde camiye çevirerek “Kılıç Hakkını” kullandı. Ancak nadir olan yapılardan biri Kariye’ye dokunmadı. Fatih Sultan’ın buradaki asıl amacı aynı zamanda farklı dinlerin odak noktası olan İstanbul’daki çeşitli yapıları korumaktı. Savaş teknik ustası olan Sultan Mehmet’in aynı zamanda ticari ve manevi yönü de çok güçlüdür.

Stratejisinde de haklı çıktı. Kariye’yi özgün hali ile bırakan Sultan Mehmet, bu sayede İstanbul’a gelen ziyaretçi sayısını arttırmıştı. Osmanlı tüm görkemi ve gücüyle gövde gösterisi yaptığı yıllarda Bizans taraftarı olan bazı isimler sıklıkla suikast girişimlerinde bulundu. Bunu yapabilmelerindeki en kritik nokta ise ziyaret amaçlı geldikleri mabetler oldu.

Fetihten 58 yıl sonra tarihler II. Bayezid dönemini gösterirken sadrazam Atik Ali Paşa, bu durumu önlemek için Kariye’yi camiye dönüştürdü. Özgünlüğünü çok bozmadan çan kulesi yerine tek minare yaparak camiye çevrilen Kariye’den ezan sesleri yükseldi. Depremlerden hasar aldıkça onarılan Kariye’nin özgünlüğünün bozulmaması dikkatlerden kaçmadı. II. Abdülhamid’in titizlikle onarımını yaptırdığı Kariye Camii, 29 Ağustos 1945 yılına geldiğimizde ise o zamanki Bakanlar kurulu tarafından müzeye çevrildi.

Mozaikler ve kaplamalardan temizlenen Kariye 79 yıl boyunca Bizans ruhunu yansıttı. Peki onca yapı varken neden KARİYE Bizans ruhunu yansıtıyor? Çünkü yapı Hazreti İsa’dan sonra yapılan ilk mabetlerden biridir. Hasar alsa bile yeniden inşa edilen Kariye Camii, Bizans döneminde Ayasofya’dan sonra en çok ibadet yapılan mekan olarak tarih kitaplarında geçti. Bu da Kariye’nin üzerindeki Bizans algısını artırdı. Yeniden camiye çevrilmesi ise tam siyasi dönüşüm oldu.

Bunun kanıtı ise Kariye Camii’ye dönüştürülür dönüştürmez Yunanistan’dan gelen tepki ile kanıtlandı. Ayasofya’dan sonra Kariye’nin de Camii yapılması üstelik turistlere sınırlandırma getirilmesi bazılarının yarasını kanattı.

Gel gelelim camiye… Muhteşem bir din buluşmasını yansıtan figürlerle dolu Kariye Cami, İstanbul’un gözde semti Fatih’te yükseliyor. İçindeki alanlar sınırlandırılmadan ziyaretçilerine sunuluyor. Açıldığı ilk günden beri ziyaretçi akımı 3 katına çıkan Kariye Camii’ye özellikle semtte yaşayan vatandaşlar daha fazla ilgi gösterdi. 
Yolu Fatih’e düşen her vatandaşın görmesi gereken yapıtlardan biri olan Kariye Cami’nin manzarası ise Aziz İstanbul’la çerçeveleniyor.

11 Mayıs 2024
"Yiteeeer Büyükekşi, artık art niyet hissediyorum"

Galatasaray Kulübü açıklama yaparak Ali Koç’un sportif başarısızlıklarını TFF’ye yüklenerek örttüğünü söyledi. Böyle bir açıklama gelse garipser misiniz? Muhtemelen hayır…

Peki bu açıklamayı eylemleri ile sizin başarılı ya da başarısız olmanızı sağlayan TFF Başkanı yaparsa? Normal gelir mi? Bizde normalleşti...

Şanlıurfa’da daha 15 gün önce kendisine; 

"TOPLUMUN BÖLÜNMESİNE NEDEN OLAN


MEVKİSİNİ SAĞLAMA ALMAYA ÇALIŞAN


SOSYAL MEDYA TERÖRÜNE KARŞILIK SESSİZ KALAN


TÜRK FUTBOLUNU SORUNLAR YUMAĞI HALİNE GETİREN


TARİHİN EN KÖTÜ BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ"

açıklamasını yapan Dursun Özbek ile kendisine ait fabrikada gizli gizli görüşen, sonrasında Dursun Özbek’in 180 derece fikir değiştirmesiyle koltuğunda şimdilik oturan Mehmet Büyükekşi bu açıklama ile Ali Koç’a gönderme yaptı. Şaka gibi ama değil, gerçeküstü ama gerçek…

Halil Umut Meler yumruklandığında satır aralarında Ali Koç’a suçu atmaya çalışan, Riyad olayı patladığında Galatarasay yöneticisi Eray Yazgan gazeteci Nevzat Dindar’a “ İstiklal marşı krizi var. Maça çıkmayabiliriz” dediği ve bu yayınlanıp yalanlanmadığı halde tüm olayların Ali Koç tarafından organize edildiğini Ankara’ya iletecek kadar gözü dönen, Süper Kupa finali öncesi Fenerbahçe’ye Galatasaray maçının ertelenmesi için talepte bulunan ama “Galatasaray’dan izin alamadığı” için bu talebini bile yerine getiremeyen Mehmet Büyükekşi bir kulüp başkanı gibi Ali Koç aleyhine açıklama yapmış çok mu? 

Nasılsa Ali Koç ile ilgili her yanlış bilgi verdiğinde satın alacak ciddi bir kitle var. Bunun içinde siyasetçiler de var… Yalanın bini bir para…

Şimdi gitmesini isteyenleri neredeyse vatan hainliği ile suçlayacak…Avrupa Şampiyonası varmış…Sanki Mehmet Büyükekşi santrafor, İbrahim Burkay orta sahanın göbeği, Yusuf Günay sarkık libero oynayacak. Sanki  bu adamlar protokolde oturmayacak, sanki yeni TFF gelse milli takımı sahipsiz bıracak, sanki yeni TFF gelse çok başarısız olacak da Büyükekşi kalırsa her şey mükemmel gidecek…

Ülkemiz çok zorlu koşullardan geçti...3 Temmuz, askerlere kumpaslar, 17/25 Aralık kumpasları, 15 Temmuz darbe girişimi… Bunların hepsi hain FETÖ örgütü tarafından yapıldı. Şimdi futbolumuz yolu ile bölünmeye çalışılıyor… Futbolun direksiyonunda benim 2 telefonum var. Bir tanesi özel kalemimde duruyor. Onda Bylock yüklüydü. Sıkıntılı bir durum olsa zaten, ben o kurumlarda görev yapmaya devam edemezdim” sözlerini sarf eden ancak diğer telefonunda da Bylock çıktığı ortaya çıkan Mehmet Büyükekşi var.

Korkuyorum…Çekiniyorum…Art niyet olduğunu hissediyorum. Bizi bölmeye çalışıyorlar gibi geliyor…Ve artık yine Mehmet Büyükekşi’nin deyimiyle

“YİTEEER”

diyorum… Yiter….

5 Mayıs 2024
Esnek veya evden çalışmanın psikolojik boyutu: Görünmeyen zorluklar!

Günümüz iş dünyasında esnek çalışma saatleri veya evden çalışma, birçok profesyonelin tercih ettiği bir çalışma biçimi haline geldi. Bu çalışma şekli iş ve özel hayat dengesini sağlama konusunda büyük bir özgürlük sunuyor gibi görünse de, aslında psikolojik açıdan bazı önemli zorlukları da beraberinde getiriyor.

Bir psikolog olarak bu zorlukları ve bireylerin bu zorluklarla nasıl başa çıkabileceğini ele almak istiyorum.

Esnek çalışma saatleri, iş yükünü yönetme ve işin zamanlaması konusunda özgürlük sunar. Ancak bu durum sürekli bir "açık" modunda olmayı gerektirebilir. "Ne zaman istersen çalış" yaklaşımı, iş ve özel hayat arasındaki sınırların belirsizleşmesine yol açar. Özellikle işten tamamen kopamayan ve sürekli mesai halinde olan bireyler için stres, tükenmişlik ve huzursuzluk hissi yaratabilir.

Ayrıca, esnek çalışma saatleri sosyal izolasyona da neden olabilmektedir. Ofis ortamında doğal olarak gelişen sosyal etkileşimler, esnek saatlerde evden veya uzaktan çalışanlar için daha nadir hale gelir. Bu da bireylerin sosyal destek sistemlerinden uzaklaşmasına ve zamanla yalnızlık hissine kapılmasına neden olabilir.

Esnek çalışma saatlerine sahip kişilerin karşılaştığı bir diğer önemli zorluk ise yakın çevreleri ve aileleri tarafından sürekli erişilebilir olarak görülmeleridir. "Her zaman müsait" algısı, bireylerin sürekli yeni tekliflere ve beklentilere maruz kalmasına neden olur. Bireylerin kendilerine ve işlerine odaklanmalarını zorlaşır.

Aile üyeleri veya arkadaşlar, esnek çalışma saatlerinin, kişinin her istenildiğinde mevcut olabileceği anlamına geldiğini düşünebilir. Bu yanılgı, sıklıkla "hayır" deme gerekliliğini beraberinde getirir. Ancak sürekli "hayır" demek zorunda kalmak, kişisel ilişkilerde gerilime ve suçluluk duygusuna yol açabilir. Eğer kişi bu sınırları çizmekte başarısız olursa, işleri aksayabilir ve bu da stres ve iş yükü artışına neden olur.

Esnek çalışma saatleriyle başa çıkabilmek için bireylerin belirli rutinler geliştirmesi ve net çalışma sınırları koyması önemlidir. İşverenler ve çalışanlar, bu yeni çalışma düzeninin sağlık üzerindeki etkilerini en aza indirmek ve sürdürülebilir bir profesyonel yaşam sağlamak için bilinçli stratejiler geliştirmelidir.

Evden çalışma, esnek çalışma düzenlerine benzer zorlukları barındırırken, özellikle ev ortamının getirdiği sürekli kesintiler dikkat dağınıklığına yol açar ve zamanla iş verimliliğini ciddi şekilde olumsuz etkileyebilir. İş ile özel hayat arasındaki sınırların giderek belirsizleşmesi, bireylerin kendilerini sürekli çalışma modunda bulmalarına ve tükenmişlik sendromu riskinin artmasına sebep olur.

Bu nedenle, evden çalışma düzeni, disiplinli zaman yönetimi ve kesin sınırların belirlenmesini gerektirir. Sınırların belirlenmesi, iş ve özel yaşam arasında sağlıklı bir denge kurulmasını sağlar, böylece bireylerin genel sağlığı ve yaşam kalitesi üzerinde olumlu etkiler yaratır.

18 Nisan 2024
“Sönmeden tüten on son ocak”

Türk Dünyası'nda "bozkurt" Türklüğü temsil eder. Bir insan, bozkurt işareti yapıyorsun “BEN TÜRKÜM” diyordur.

1960 yılların çalkantılı yıllarında Alparslan Türkeş'ın destekleriyle "Ülkü Ocakları" kuruldu. Günümüzde adı Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’dır. Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ı uzun yıllardır tanırım. Tam bir beyefendidir. Özü-sözü, bir tek derdi vatan ve turandır.

Anlatmak, yazmak lazım

Ülkücü gençlik mahzundur, efendidir, civanmerttir. Ocaklı çocuklar ellerinde kitabı yüreklerinden turan sevdasını düşürmezler. Suriye’ye gittiğimde Halep sokaklarında Selami Aynur olarak Türkmenlerle el ele karşıma çıktılar. Kerkük sokaklarında gezerken size “can diyen” Yusuf Ziya Arpaçık olurlar. Türkistan şehirlerinde gezerken Anadolu’dan gelen bir genç ağabey, diyerek sarar sizi. Avrupa’da her şehirde bir ocaklı vardır. Vefakar, cefakar, çilekeş bir davanın insanları. Dünyanın dört bir yanına yıldızlar gibi dağılmış bir nesil...

15 Temmuz'un en karanlık anlarında...

Yazmak, anlatmak lazım. 15 Temmuz’un en karanlık zamanında MHP Lideri Bahçeli’nin “MHP ve ÜLKÜCÜLER seçilmiş meşru hükümetin yanındadır” açıklamasından sonra cephe hattında şer ittifakına karşı bozkurt nöbetindedirler. Devletin başı Cumhurbaşkanı, İstanbul’a havaalanına indiğinde ülkücü gençlik en öndedir. Bu kareler ne kadar verilmese de onlar oradaydı. Onlar sessiz, derin duruşları ile vatan yürekli çocuklardır.

Şimdi onları, cuma akşamları Kur’an okurken, okullarda konaklama sorunu olan kardeşlerine kalacak yer ayarlarken, evi yananlara yardım ederken görürüz. Depremin ilk dakilarinda yollara revan olan bir gençlik. Reklam yapmazlar.

Şimdi durup dururken neden bu saldırılar, anlamak lazım. 90’lı ve 2000'li yıllarda "AB-D"den ülkücülere yönelik olumsuz açıklamalar gelmişti. AB-D’liler coğrafya üzerine sadece askeri-istihbarati operasyonlar yapmıyor, toplum sosyolojisini de okuyorlar. Dinamik ve ilkeleri olan bir gençlik AB-D planları önünde bir engel.

Şair boşuna dememiş: “SÖNMEDEN TÜTEN SON OCAK.”

13 Mayıs 2024
Atasözleri ile Girişimcilik

Girişimcilik, çeşitli aşamaları ve zorlukları olan karmaşık bir süreç. Atasözleri, bu yolculuğun farklı aşamalarını açıklamak ve ilham vermek için zaman zaman imdadıma yetişiyor. Sanırım 300'den fazla kez sahne aldığım süreçte bir çok kez atasözlerinden faydalandım. Türk atasözleri doğal olarak daha fazla aklımdaydı. Büyüklerimizden yada okuduklarımızdan, sıklıkla ise deneyimlerimizden öğrendiğim bazı atasözleri ile girişimcilik yolculuğuna bakış atmak istiyorum.

"Eldeki buzağıdan öküz olmaz" bu atasözü genelde elimizdeki, yanımızdaki değerli şeylerin, insanların değerini bilmemekle ilgili mesajlar veriyor. Aileniz, arkadaşlarınız sizin bir başarı ile tescil edilmiş bir hayatınız olana ve görünene kadar size gerekli ilgiyi göstermiyor ne yazık ki! Çok elinizin altındaki insanların başarı göstermesini neden beklemiyoruz yada neden onlara gereken önemi vermek yerine başkalarını daha başarılı buluyoruz bilemiyorum. Umarım bu durum değişir ve yabancı hayranlığının en çok yaşandığı topraklarda değişime yol açarız.

"Kervan yolda düzülür" atasözü bana ilk bakışta biraz MVP hatırlatıyor fakat bir girişim yapılacaksa plansız olması da beklenemez. Ancak bir şekilde yola çıkmak gerekliliği, ya da mükemmel ürün ortaya çıkmadan da işe başlanabileceği gibi yorumlamak daha çok işime geliyor. Gerçekten her şey mükemmel olmalı dürtüsü fazlasıyla zaman kaybettiriyor olmasının yanında hedef kitlenizin ihtiyaçlarını anlamadan analiz etmeden pazara hazırlık yaptığınız anlamına da gelebilir. Fazlasıyla karmaşık hale gelmeden ana ürünün oluşması ve pazarda denenmesi hem size hız kazandırır hem de gereksiz ayrıntıları elemenize de yardımcı olacaktır.

"Bir elin nesi var, iki elin sesi var." Bu atasözünü duyar duymaz tabi ki hepimizin aklına ekip geliyor zira ne kadar önemli olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok. İşini büyütme aşamasında doğru ortaklar ve çalışanlar bulmak, sadece bizim için değil aynı zamanda yatırımcıların da ilgisini çekiyor. Takım çalışması ve iyi bir iş ortaklığı, başarıya ulaşmada daima büyük rol oynar. Bunları unutmamak ve biraz da paylaşımcı olarak bu konuda oldukça iyi sonuçlar almanız çok da zor değil.

"Taşıma suyla değirmen dönmez." Sürdürülebilirlik, her girişimcinin üzerinde durması gereken bir konu ve bu atasözü sanırım bu başlığa cuk oturuyor. Kısa vadeli çözümler yerine, uzun vadeli ve kendini yenileyebilen kaynaklar ve stratejiler geliştirmek girişimcilik dünyasının olmazsa olmazlarındandır. Sıklıkla sürdürülebilirlik konusu gündeme gelir ve en önemli madde olarak girişimcilikte ve hatta sosyal sorumluluk projelerinde de önemini korur.

"Ne ekersen onu biçersin." Girişimcinin yaptığı her iyi yada kötü hamle yatırımdır. Emek ve kaynaklar sonunda kendi kalitesini ve miktarını belirler. Kaliteli işler ve etik iş anlayışı, uzun vadede olumlu sonuçlar getirir. Aynı iyilik yapmak gibi; İyilik mükafatını mutlaka alır sadece bazen bu zaman biraz uzayabiliyor.

"İşleyen demir ışıldar." Bir girişimci olarak aktif ve sürekli çalışmak, becerilerinizi geliştirmenize ve fırsatları değerlendirmenize olanak tanır. Çalışkanlık ve sürekli öğrenme, başarıya giden yolda vazgeçilmezdir. Bazı atasözleri gerçekten hiç açıklamaya bile gerek bırakmıyor.

"Bir musibet bin nasihatten iyidir." Sanırım en sevdiğim kısım burası. Girişimcilik yolculuğunda karşılaşılan zorluklar ve başarısızlıklar, önemli dersler ve tecrübeler sunar. Bu zorluklardan öğrenmek ve adaptasyon sağlamak, girişimcinin ilerlemesi için kritiktir.
Bu atasözleri, girişimcilik yolculuğunun her adımını kavramak ve ilerlemek için pratik ve kültürel bir rehber sunar. Girişimci bu bilgeliklerle donanarak, zorlukların üstesinden gelmeye ve başarıya ulaşmaya daha hazırlıklı olabilir. Her ne kadar bir sürü başarısızlık hikayesi duysak da insan egolu bir varlık ve kendisinin o hataları yapmayacağını düşünür. Taa ki o hatayı yapıp gerçekten başına bir şey gelene kadar. 

Bir İngiliz atasözü; "Her karanlık bulutun arkasında bir gümüş kenar vardır" der.
Girişimcilikte karşılaşılan her zorluk, aslında yeni bir fırsatı da beraberinde getirir. Başlangıç aşamasındaki zorluklar, önemli öğrenme ve büyüme fırsatları sunabilir. Girişimcilik genel olarak fırsatları da iyi değerlendirmek gibi yorumlandığında, zorluklar ve kriz ortamlarında da sabırlı ve akıllı olmayı gerektirir.

"Taşın üstünde bile üç yıl" bu atasözü Japonlara ait. Bizim sabır ve azim konusunu iyi anlatıyor.
Sabır ve dayanıklılık, başarıya giden yolda kritik öneme sahiptir. Girişimciler, başarı için zaman ve sabır gerektiren zorlukları kabul etmelidir. Zaten zaman gibi bir konuda bile sabır gösteremeyen, bu konuda yatırımı olmayan kişinin başarıya ulaşması daima na mümkün görünüyor.

"Bin mil yolculuk, ayakların altından başlar" Büyük hedeflere ulaşmak, küçük ve somut adımlar atarak başlar. Girişimciler, büyük hedeflere ulaşmak için küçük adımlarla başlamalıdır temalı bir Çin atasözü. 

"Kuş yuvasını küçük küçük yapar" Girişimcilerin zamanla ve sabırla kendi işlerini kurmaları gerektiğini hatırlatır. Her küçük adım, büyük bir başarının temelini oluşturur olarak yorumlamak sanırım yanlış olmayacaktır.

Haraka haraka haina baraka :) Bu atasözü Afrika'da söylenmiş ve acele işe bereket gelmez anlamına geliyor.

İnsan ister istemez Acele işe şeytan karışır sözünü hatırlıyor.
İşleri aceleyle yapmak genellikle başarısızlıkla sonuçlanır. Girişimciler, dikkatlice ve özenle ilerlemeli, aceleci davranışlardan kaçınmalıdır uyarısını dikkate almak da gerekebilir.

"Aceleye gelirse, insanları güldürürsün" Acele kararlar ve hızlı harekrtler genellikle hatalı sonuçlar doğurabilir. Girişimcilerin planlı ve ölçülü hareket etmeleri önemlidir. Komik duruma düşme ile ilgili bir travmanın izlerini taşıyan bu atasözü sanırım herkesin korkulu rüyası olsa gerek.

"Erken kalkan kuş solucanı yakalar" Bu atasözünü ilk olarak İngilizce öğretmenimden duymuştum.
Girişimcilerin fırsatları değerlendirme ve başarılı olma şansını artırmak için proaktif ve tetikte olmaları gerektiğini vurgulayan bu cümle hala en sevdiği isim Şukufe olan İngilizce öğretmenimi anmama sebep oluyor.

"Kör ölür, badem gözlü olur" En sevdiklerimden olan bu atasözü ise, iyi bir girişim fikrini dinledikten sonra işe yaramaz, ya da var zaten bundan diyerek reddedip daha sonra başarıya ulaştığını sağdan soldan duyduğunuzda değere binmesini anlatır. Bizim ekosistemi de çok iyi anlatan bu atasözü, başarıya ulaşmış girişimi sonradan sahiplenerek, biz de şöyle destek olmuştuk, zaten biliyorduk diyerek öngörüsüz hallerinizi kapatmaya çalışma çabalarınızı anlatır.

Girişimci olup artık bu yola girdiysen, bir çok şeyi göze almış olmalısın ve zorlanacaksın. Bundan sürekli şikayet etmek, eski konforuna ah çekmek yerine, çalışmalarına hız vermeli, çok araştırmalı, az şikayet etmeli, çok çalışmalısın.

Eee ne demişler "Hamama giren terler"

 

 

9 Mayıs 2024
Artan ihracat rakamları ne ifade ediyor?


Son yıllarda Türkiye'nin ihracat rakamlarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Özellikle Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek'in ekonomiyi kontrol etmeye başlaması  ile birçok alanda gözle görülür düzelmeler ortaya çıkmaya başladı. Ekonomik veriler de buna bağlı olarak pozitif yönde evrilmeye başladı. Artış sadece ekonomik bir başarı değil, aynı zamanda ülkenin geleceği için de önemli bir işaret taşıyor.

Öncelikle, artan ihracat rakamları Türkiye'nin ekonomik çeşitliliğini ve rekabet gücünü ortaya koyuyor. Farklı sektörlerdeki firmaların uluslararası pazarlarda başarılı olması, ülkenin ekonomik temellerinin sağlam olduğunu gösteriyor. Bu da Türkiye'nin sadece belirli bir sektöre bağımlı olmadığını ve çeşitli alanlarda rekabet edebilir durumda olduğunun açık bir göstergesi.

İhracattaki artış, Türkiye'nin uluslararası arenada daha fazla tanınmasına ve itibar kazanmasına da katkı sağlıyor. Dünya genelinde daha fazla ülkeye ürün ve hizmet sunmak, Türkiye'nin küresel bir oyuncu olarak konumunu güçlendiriyor ve uluslararası ilişkilerde daha etkili bir rol oynamasını da sağlıyor.

Ayrıca, artan ihracat Türkiye'nin ekonomik büyümesine de olumlu yansıyor. İhracattaki artış, üretim ve istihdamı arttırarak ekonominin canlanmasına katkı sağlıyor. Bu da iç talebi destekleyip, genel refah düzeyini yükseltiyor.

Ancak, artan ihracatın sürdürülebilir olması için uzun vadeli bir stratejiyle desteklenmesi gerekir. Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek'in kazandırdığı bu ivme desteklenebilirse Türkiye için son zamanlarda özellikle ekonomideki kötü gidişat olumluya ciddi bir şekilde evrilecek gibi görünüyor. Hükümetin özellikle dış ticaret konusunda kaliteli ürünlerin üretimi, pazar araştırmalarına dayalı stratejilerin belirlenmesi ve lojistik altyapının güçlendirilmesi gibi faktörleri göz önünde bulundurarak ihracatın sürekliliğini sağlamak adına adımlar atması önemlidir.

Yazımı toparlayacak olursam, Türkiye'nin artan ihracat rakamları ülkenin ekonomik büyümesi, uluslararası rekabet gücü ve küresel etkisinin artması açısından önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, bu başarının sürdürülebilir olması ve gelecek için daha da güçlenmesi için gerekli adımların atılması gerekmektedir. Bunun için Hükümetin son dönem politikalarına sıkı sıkıya bağlanması ve her koşulda başarıya ulaşmak için süreci devam ettirmesi gerekiyor. Bu konuda şu ana kadar oldukça başarılı olduğunu söylemeden de geçmek istemiyorum. 
Haftaya görüşmek dileğiyle....

13 Mayıs 2024
Kiracının kirayı eksik zam ile ödemesi

Türk Borçlar Kanunu madde 344’de yer alan “Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.” Hükmü ile kira sözleşmelerinde her kira döneminde uygulanacak kira artış oranı tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalama olarak belirlenmiştir. Kiraya veren ve kiracı arasında tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamasının altına bir kira artış oranı belirlenebilecek ise de üstünde bir kira artış oranı belirlenemeyecektir.

KİRACI İLE KİRAYA VEREN ARASINDA YASAL KİRA ARTIŞ ORANINDAN DAHA FAZLA BİR ORAN BELİRLENMİŞ İ

SE

Belirlenen bu oran kanunen geçersiz olacağından kiracı kiraya verene yenilenen kira döneminde yasal oranına göre belirlenmiş yeni kira bedelini ödemekten sorumlu olacaktır. Yani kiracı yasal oranı aşan miktarda belirlenecek olan yeni kira bedelini ödemek ile sorumlu olmayacak yasal kira artış oranında belirlenmiş yeni kira bedelini kiraya verene ödemekle kira borcundan kurtulacaktır. Kiraya veren ise kendisine eksik kira ödendiğinden bahisle kiracıya karşı icra takibi yapamayacağı gibi kiracının tahliyesini de talep edemeyecek ve kiracıya yasal oranı geçen oranda yeni kira bedelini ödemesi gerektiği hususunda da baskı yapamayacaktır. Zira yasal kira artış oranını geçecek şekilde belirlenmiş olan kira artış oranı geçersiz bir kira artış oranı olacağı için kiracıyı bu oran bağlayacaktır.

TARAFLAR ARASINDA YASAL KİRA ARTIŞ ORANINDAN DAHA DÜŞÜK BİR KİRA ARTIŞ ORANI BELİRLENMİŞ İSE

Bu durumda daha düşük belirlenen kira artış oranı geçerli olacak ve bu durumda da kiraya veren yeni kira döneminde kiracıdan yasal kira artış oranında artış yaparak yeni kira döneminde kira ödemesi yapmasını talep edemeyecektir. Kiracı daha düşük oranda belirlenmiş olan kira bedelini kiraya verene ödemekle kira borcundan kurtulacaktır. Kira sözleşmesinde yasal kira artış oranından daha düşük oranda bir kira bedeli belirlenmiş ise bu bedel her iki taraf için de geçerli olacak ve kiracı bu bedel üzerinden belirlenmiş olan kirayı ödemekle kira borcundan kurtulacaktır. Kiraya veren ise kiranın eksik ödendiği yönünde bir itirazda bulunamayacaktır.

Somut uyuşmazlıklarda ise taraflar arasın da yasal kira artış oranının yanlış tespit edilmiş olduğu, kiraya verenin yasal oranı kontrol etmediği, yasal kira oranı ile yeni kira döneminde kiranın eksik hesaplanmış olduğu gibi durumlar ile karşılaşabilmekteyiz. Böyle bir durum ile karşılaştığımızda kiraya verenin geçmişe dönük olarak kiraya verenin kiracıdan geçmişe dönük kira alacak farklarını talep edip edemeyeceği sorusu gündeme gelecektir. 

YASAL KİRA ARTIŞANA GÖRE EKSİK KİRA ÖDEYEN KİRACIDAN KİRAYA VEREN GEÇMİŞE DÖNÜK OLARAK EKSİK ÖDENEN KİRA ARTIŞ FARKLARINI İSTEME HAKKINA SAHİPTİR

Yargıtay önceki kira yıllarında eksik kira artış oranları ile hesaplanarak kiraya verene eksik olarak ödenmiş olan kira alacaklarının kiraya veren tarafından geçmişe dönük 5 yıl süreyle sınırlı olarak kiracıdan talep edilebileceğini kararlarında açıkça belirtmiştir.

KİRACININ KİRA BORCUNU KİRA SÖZLEŞMESİNE UYGUN OLARAK YASAL KİRA ARTIŞ ORANI İLE ÖDEMEMESİ TAHLİYE SEBEBİDİR

Kiracı kira borcunu kira sözleşmesine uygun olarak yasal kira artış oranı ile arttırarak yeni kira döneminde ödememiş ise kiraya veren eksik ödenen kira alacaklarını ödemesi için kiracıdan talep edebilecektir. Kiraya verenin kiracıdan, eksik kira borcunu ödemesi için yazılı talebine rağmen 30 gün içerisinde kira borcunu ödemeyen kiracının artık kiralanandan tahliyesi talep edilebilecektir. Bu 30 günlük süre içerisinde kira borcunu ödemeyen kiracı daha sonrasında açılan tahliye davasında 30 gün içerisinde ödeme yaptığını ispat edemez ise tahliyeden kurtulamayacaktır. Kiracının aslı yükümü kira borcunu eksiksiz ödemek olup kiraya veren ile arasında ihtilaf çıkmasını istemeyen kiracı kira borcunu her zaman düzenli ve tam ödemek zorundadır. 

KİRA BORCUNU EKSİK ÖDEYEN KİRACIYA EKSİK KİRA BORCUNU ÖDEMESİ İÇİN VERİLEN 30 GÜNLÜK SÜRE İÇERİSİNDE KİRA BORCU ÖDENMEZ İSE ARTIK KİRACI ALEYHİNDE TAHLİYE KARARI VERİLMESİNİ ENGELLEYEMEYECEKTİR

Kiracı kira borcunu eksik ödemiş ise mal sahibi eksik ödenen kira borcu sebebiyle kiracısının derhal tahliyesini isteyemeyecektir. Kanunen kiraya verenin kiracısına ihtarda bulunarak eksik kira borcunu ödemesi için 30 günlük süre vermesi gerekmektedir. Kiracı ise bu 30 günlük sürede eksik kira borcunu tamamlamaz ise artık tahliye kaçınılmaz hale gelecektir. Kiracı için bu 30 günlük süre çok önemli olup kira borcunu yasal kira artış oranında arttırarak yeni kira döneminde ödememiş olan kiracı, kiraya veren tarafından kendisine verilen 30 günlük süre içerisinde bu eksikliği mutlaka tamamlamalıdır. Aksi halde tahliye eden kurtulamayacaktır.

21 Mart 2024
Ya hep ya hiç!

Fenerbahçe ve Galatasaray ile evimizde ve deplasmanda oynadığımız 4 maçta, 4 farklı teknik adamla sahaya çıktık ve maalesef 4 mağlubiyet aldık. Şu istatistik bile, nasıl rezil bir sezon geçirdiğimizin kısa özeti gibi. Yolda, sokakta, alışveriş merkezinde karşılaştığımız Beşiktaşlı taraftarın sorduğu tek bir soru var: Ne olacak halimiz!

Bir an önce bitsin dediğimiz sezonda liderle aramızdaki puan farkı olsun; sahada ruhsuz, isteksiz, çürümüş oyuncu topluluğu olsun; derbilerin tamamını kaybetmemiz olsun, bu kadar da kötü bir sezon Allah bir daha Beşiktaş'ımıza nasip etmesin.

Tüm bu yaşanan rezaleti bir nebze de olsa hafifletecek bir unsur var. Tabii ki Türkiye Kupası! Bu kupayı alırsak hem sezonu kupa ile kapatmış olacağız hem de önümüzdeki sezonun Avrupa biletini direkt cebimize koyacağız. Türkiye Kupası şampiyonu UEFA'da play-off oynayacak. Geçerse, gruplara kalır, elenirse UEFA Konferans Ligi gruplarından devam eder. Yani kupayı alırsak, her türlü Avrupa'da yol alacağız demektir.

Türkiye Kupası'nı almak sadece Avrupa biletini almak değil, bu kadar kötü geçen sezonu önemli bir kupayla kapatmak, Süper Kupa finali oynamaya hak kazanmak, transferlerin gelmesinde Avrupa bileti olduğu için elimizin biraz daha rahatlaması demek ve elbette para demek.

Fenerbahçe derbisine çok kötü başladık. İsmail Yüksek'in sakatlanması ile tam, tüm ipleri elimize alacakken Al Musrati'nin amatörce yaptığı faul nedeniyle aldığı kırmızı, belki de olası Kadıköy zaferimizin önüne geçmiş oldu. Bu hatayı bir daha yapmamalıyız.

Kupadaki ilk maçı yine çok çok kötü oynadığımızı (bunda da Umut Meraş'ın ilk yarıda olağanüstü kötü performansının da katkısını unutmamalıyız), 90 dakikayı gol yemeden beraberlikle tamamlamayarak maçı ucuz atlattığımızı da kabul etmeliyiz. Kupanın ikinci bacağı evimizde olacak ve finale kalacağız inşallah.

İşte dananın kuyruğunun kopacağı maç, o maç olacak. O maça; kırmızı kartı nedeniyle kendini affettirmek isteyen Al Musrati, sakatlıktan yeni çıkan Semih Kılıçsoy, Rashicha, Gedson Fernandes, Muçi'yi gibi önemli oyuncularımızı çok iyi hazırlamamız gerekiyor. O maçta belki de Beşiktaş kariyerinin son maçına çıkacak olacak Ghezzal, Cenk Tosun gibi önemli oyuncularımızdan da son bir güzellik bekleyeceğiz.

Ankaragücü'nü evimizde Allah'ın izniyle eledikten sonra, finalde ister Fatih Karagümrük, isterse de Trabzonspor gelsin o maçın önemini bilen bir takım ile sahada olacağız. Sahaya her şeylerini koyacaklar ve inşallah kupayı alacağız. Ya hep ya hiç maçı olacak.

2 Mayıs 2024
One minute Miçotakis

Uzun yıllardır devam eden Türkiye - Yunanistan geriliminde tansiyon düşmüşe benziyor.

Nitekim 5 ay gibi kısa denilebilecek bir aradan yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyaretinden sonra bu kez Yunan lider Miçotakis Türkiye’ye geldi. 

Hatırlarsınız şurada daha 1-2 sene öncesine kadar acaba Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş mı başlayacak endişesi taşıyordu Ege’nin 2 yakasındaki halklar. 

 O yüzden bugünkü manzara Türkler ve Yunanları memnun edecek bir aşamaya gelmiş durumda. 

Erdoğan ve Miçotakis önce baş başa sonra heyetler arasında görüşüp basın toplantısında gazetecilerin karşısına çıktılar.

Miçotakis’in bu toplantıda Hamas’ı terör örgütü olarak nitelendirmesi Erdoğan’ın Davos’ta İsrailli lider Peres’e sert çıkışı kadar olmasa da yine de unutulmayacak “One Minute” itirazını anımsatır bir karşı çıkış sergilemesine sebep oldu. 

Erdoğan, Hamas’ın 1947’den beri İsrail tarafından işgale uğrayan Filistin’i savunan bir direniş örgütü olduğunu hatırlattı. Miçotakis de bu konuda mutabık kalmadığımız konusunda mutabık kalabiliriz diyerek itiraza yumuşak bir cevap verdi. 

Bu arada Türkiye’de 1000’den fazla Hamaslının hastanelerde tedavi altında olduğunu da öğrenmiş olduk. 

Aynı zamanda iki lider arasında Kıbrıs, Kariye Camii, Trakya’daki Türkler konusunda fikir ayrılıkları ortaya bir kez daha çıkarken, uzlaşı sağlanan konuların ise önceki dönemlere nazaran daha fazla olduğu da aşikar.

Anlaşmazlıklara rağmen Ankara ve Atina arasında en çok ekonomik uzlaşı ağır bastı ve bundan sonra da diyalog masasında kalınacağı belirginleşti. 

Yakında New York ve Washington’da da bir araya gelecek iki liderin bu tutumu devam ederse umarım anlaşmazlıklar konusunda da “One Minute” denilip gerginliğe tamamen ara verilerek bir bahar havası esmeye başlar ve iki komşu ülke ilişkileri komşuluğa yakışır şekilde devam eder. 

Yıllar önce Atina’ya gittiğimde Türk olduğumu öğrenen Yunan vatandaşlarının ilk  tepkisi “Komsi, Komsi” şeklinde misafirperverce oluyordu. Halklar arasındaki aynı anlayışın siyasetçiler arasında da olması hepimiz için umut verici.

14 Mayıs 2024
Erdoğan’ın bayramda aldığı iki bomba karar!

Merhaba değerli okuyucum. Öncelikle Ramazan Bayramınızı kutluyorum. 

31 Mart seçimlerinin üzerinden henüz iki hafta bile geçmedi, ama sonuçları itibarıyla bazı partilerde beklenen revizyonlar için ilk adımlar atılmaya başlandı. Yerel seçimlerden ciddi bir yara alarak çıkan İYİ Parti’de, olağanüstü kongre kararı alındı. Meral Akşener’in de genel başkanlığa aday olmayacağı açıklandı. Türk siyaset tarihinde yeni bir sayfanın açılcağı bu karar konuşulurken, dün gece bomba bir kulis bilgisi aldım.

Evet Önümüzdeki günlerde siyaset sahnesinde bizleri yeni bir sayfa bekliyor…

Kulisimi köşemde sizinle paylaşmak için bugün de gün boyu bilgiyi teyid için uğraştım. Ve artık gönül rahatlığıyla sizinle paylaşabilirim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  31 Mart yerel seçimlerinde alınan kötü sonuç sonrası harekete geçme kararı aldı. 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BAYRAMDA ÇALIŞTI

AK Parti kaynaklarından edindiğim bilgiye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayramda parti ile ilgili önemli konuları çalıştı ve kararını verdi. Erdoğan, önümüzdeki günlerde AK Parti’yi olağanüstü kurultaya götürecek. Evet Mayıs ayının sonuna doğru AK Parti’de olağanüstü kurultay yapılması bekleniyor. Kurultayda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek başına aday olması bekleniyor. Kurultay kararı ile yeniden parti genel başkanı seçilmesi beklenen Erdoğan, bir nevi güvenoyu almayı hedefliyor. 

KABİNEDE REVİZYON

Kaynağımdan aldığım bir diğer kulis bilgisi ise kabinede ciddi değişiklikler olacağı yönünde. Geçtiğimiz günlerde basına da benzer iddiaların yansıdığını, hatta isimlerin bile zikredildiğini görmüştük. Bu konuda isim vermeden şunu söyleyebilirim ki; kabinede de değişikliğe gidileceği kesinleşmiş görünüyor. Kabinedeki değişiklikler de partideki olağanüstü kurultaydan hemen sonra gelebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hamleleri ile hem partide yenilenme mesajı verecek hem de seçmene, 31 Mart seçimlerinde kendisine verilen mesajın alındığının geri bildirimini yapmış olacak.

İKİ HAMLE İLE ERKEN SEÇİM BEKLENTİLERİNİ SÖNDÜRECEK

31 Mart seçimleri sonrası AK Parti’de alınan beklenmedik sonuç sonrası, bir yandan da muhalefetin erken seçim çağrısında bulunabileceği konuşuluyordu. Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine bir taşla iki kuş vuracak. Partisini olağanüstü kongreye götürerek yeniden genel başkan seçilecek olan Erdoğan, kabinede yapacağı revizyon ile de muhalefete erken seçim kapılarını da tamamen kapatmış olacak. 

Kalın sağlıcakla…

 

12 Nisan 2024
Sahada Winner…

Sezon başından beri saha içerisinde kalmayı tercih eden, kaos ortamından takımını ve kendisini uzak tutan Okan Hoca, rekorlarına bir yenisini daha ekledi. Üst üste 16 maçtır yenilmeyen Galatasaray, Sivasspor karşısında aldığı farklı galibiyetle, Fenerbahçe'nin rekorunu kırarak, 96 puanla Süper Lig'de bir sezonda en fazla puan toplayan takım oldu. Okan Hoca ve öğrencilerinin asıl hedefi ise 105 puan ile şampiyonluğa ulaşarak unutulmayacak bir rekora imza atmak.

Konuşmadı kükredi!

Her hafta yeni bir rekora imza atan Okan Buruk’un Sivasspor maçı öncesi GSYİAD’ın ödül töreninde; “Biz sahada konuşacağız” sözünü  hatırlatmak isterim. Tam anlamıyla hoca, saha içerisinde ‘kükredi’ diyebilirim. Her fırsatta rakipleri tarafından saha dışarısına çekilmeye çalışan bir teknik adamdan bahsediyorum. Hiçbir zaman çizgisini bozmayan Okan Hoca, en iyi cevabı oynattığı başarılı oyunla saha içerisinde verdi.

3’ü bir arada

Dün geceye damga vuran süper üçlüye de değinmeden geçemeyeceğim. Hakim Ziyech, Dries Mertens ve Mauro Icardi, Sivasspor’u adeta dağıttı. Adana Demirspor deplasmanında gol perdesini açan Ziyech yine dün gece çilingir görevi gördü. Harika 2 gol kaydeden Faslı yıldız, saha içerisinde takımının itici gücü oldu. Sakatlığı olmasına rağmen Sivasspor’a karşı sadece bir antrenmanla saha çıkan Dries Mertens ise yıllara meydan okumaya devam ediyor o da tıpkı Ziyech gibi 2 gol kaydetti ve 1 asiste imza attı. Mauro Icardi’ye ise gelecek olursak, bu sezon yüzde 50’si ile oynamasına rağmen gol krallığı yarışında Dzeko’ya ders veriyor. Şunu da unutmayalım Barış Alper Yılmaz yine kayıtlara 2 asistini daha yazdırdı.

Kardeşler yaptı yapacağını

Bu arada mücadelenin hakemi Arda Kardeşler yine yapacağını yaptı. Mücadelenin hemen başında Sivassporlu iki futbolcu tarafından aldığı mücadele sonrasında yerde kalan Icardi’nin pozisyonu net bir şekilde penaltıydı. Bunu görmezden gelen Kardeşler, farklı bir pozisyonda kaleci Ali Şaşal’ın eline temas etmediği halde kaptığı topu ağlarla buluşturan Icardi’nin golünü de yok saydı. Skor üstünlüğü Galatasaray’da olmasıydı ve bu kararlar maçın kaderine etki etseydi bunun hesabını Kardeşler nasıl verecekti..?

 

Kaptandan ince davranış

Mücadele sonunda tribünler Hakim Ziyech’i üçlüye çağırdığı. Ziyech ise çoktan soyunma odasının yolunu tutmuştu. Kaptan Fernando Muslera, örnek bir davranışa daha imza atarak, soyunma odasına gitti ve Hakim Ziyech’i çağırdı. Faslı yıldız üçlü çektirdi. Yani diyeceğim o ki; Galatasaray kenetlendikçe büyüyen kocaman bir aile…

 

6 Mayıs 2024
Lezzet üreten ev aletleri

“Akıllı Mutfak robotları ile daha önce hiç yemek pişirmeyenler bile harika lezzetlere imza atan bir şefe dönüşecek” sözü kulağıma çalındığında, epey bir meraklandım.

Bu robotlar nasıl cihazlardı? Sıradan mutfak aletleri miydi, yoksa lezzetlerin gizemini çözmek için tasarlanmış bir sihirli değnek mi? 
 
Lezzetlerin gizemi, mutfağa devrim getiriyor

Hemen Michelin yıldızlı Neolokal ‘in şefi Maksut Aşkar'ın lezzetli yemekler hazırlayarak tanıttığı bu çok fonksiyonlu akıllı mutfak robotunu inceledim. İlk gözlemim, tek tuşla pişirme özelliği sunan bu cihaz, adeta mutfakta devrim yapacak bir potansiyele sahipti.

Ancak aklımda bir soru vardı: Artık evlerde lezzetli yemekler hazırlayan annelerimiz, eşlerimiz ve restoranlarda muhteşem tabaklara imza atan şefler bu akıllı cihazlar karşısında nasıl bir davranış sergileyecekti? 

Lezzetin ruhunu ve hayal gücünü bir makineye devretmek mümkün müydü?

Bu soruların cevabını bulmak için, işin uzmanıyla, ürünlerden birini geliştiren markanın ticaretten sorumlu Genel Müdürü Serhan Giray ile konuştum. 

Serhan Bey, sadece bir iş adamı değil, aynı zamanda Cunda adasında geçirdiği çocukluk yıllarından gelen lezzet deneyimi ve gençliğinden beri mutfakta gösterdiği ustalıkla tam bir gastronomi düşkünüydü. Uzun yıllar global bir firmada çalıştıktan sonra 2017 yılında bu markaya katılan Serhan Bey, şu an yönetimin ilk 3 kişisinden biriydi. Aynı zamanda şirketin halka arzı sırasında da aktif rol almıştı.

Serhan Bey, elektrikli ev aletleri pazarının hızla büyüdüğünü, 2023 yılında bir önceki yıla göre TL bazında %120'nin üzerinde, dolar bazında da %60'ın üzerinde bir büyüme gösterdiğini belirterek sektör hakkında kısa da bir bilgi verdi.Bu büyümenin arkasında ise, modern yaşam tarzının getirdiği zaman kısıtlılığı ve pratik çözümlere olan talep yattığını da belirtti.
 
Mutfakta öncü olan marka 

işte bu talebe cevap veren, evde lezzetli ve pratik yemekler hazırlamak isteyenler için ideal bir çözüm sunuyor. Akıllı Mutfak robotu ile farklı lezzetleri kusursuz bir şekilde pişirmek mümkün oluyordu.
Serhan Bey, ürünün sadece bir mutfak aleti olmadığını, aynı zamanda bir lezzet rehberi olduğunun da altını çiziyor. Cihazla birlikte verilen tarifler ve pişirme programları, kullanıcıların farklı mutfak kültürlerini keşfetmelerine ve yeni lezzetler denemelerine imkan tanıyordu.

Peki, bu akıllı mutfak robotları lezzetlerin ruhunu mu öldürüyordu? Serhan Bey'e göre hayır. Ürün, mutfakta hayal gücüne de yer bırakıyordu. Kullanıcılar, cihazın sunduğu temel pişirme programlarını kullanarak kendi lezzetlerini oluşturabilir, farklı baharatlar ve malzemelerle denemeler yapabilirlerdi. 

Aslında akıllı mutfak robotları ile mutfakta yeni bir çağ başlıyordu. Bu çağda, lezzetlerin gizemi bir makineye hapsedilmiyor, aksine kullanıcıların keşfetmesi ve yorumlaması için sunuluyordu. Serhan Bey'in de dediği gibi, "bu ürün ile mutfakta eğlenmek ve yeni lezzetler keşfetmek artık çok daha kolay."

Bu tür ürünler lezzetlerin gizemini çözmek ve mutfakta yeni ufuklar keşfetmek için bir anahtar niteliğindeydi. Bu anahtarın yardımıyla, herkes kendi damak tadına uygun, lezzetli ve pratik yemekleri rahatlıkla hazırlayabilirdi.
 
Lezzetin sihirli dokunuşu

Mutfakta inovasyona imza atan markalar, lezzetin sihirli dokunuşuyla evleri dönüştürüyor. Mutfak robotları, kahve makineleri ile başlayan bu yolculuk, Airfryer ile devam ederek geliştirilen bu yeni ürünlerle bambaşka bir boyuta erişiyor. 200'den fazla tarifle yemek pişirmeye imkan veren akıllı mutfak robotları, lezzetlerin kapılarını ardına kadar açan bir sihirli değnek gibi.

Mutfak robotu üretimi yapan markanın Genel Müdürü Serhan Bey'le sohbetimiz, bu sihirli değneğin gizemlerini keşfetmek üzerine kurulu., firmanın ürettiği cihazlara "akıllı cihazlar" diyor ve ekliyor: "Biz bu cihazlara yemek yapmayı öğretiyoruz."

Düşünün bir an, yeni evli bir genç kızın heyecanını. Evine bu çok fonksiyonlu akıllı mutfak robotunu aldığında, eşinin akşama biber dolması isteğine "Ben annemin evinde öğrenemedim" diye yanıt vermek zorunda kalmayacak. Ya da bir restoranda patron "ustam işi bıraktı" diye sızlanmayacak. Bu cihaz sayesinde herkes, usta bir şef gibi lezzetli yemekler hazırlayabilecek.

Serhan Bey, ürünün deneme aşamasında kendisi de biber dolması yapmış ve cihazdaki yönlendirmeleri takip ederek kusursuz bir sonuç elde etmiş. Bu da gösteriyor ki, mutfakta tecrübesi bir şef kadar olmayan bu ev aleti ile rahatlıkla lezzetli yemekler hazırlayabilir.

Mutfaktaki bir diğer yıldız ise kahve makineleri. Türk kahvesi tutkunlarının vazgeçilmezi olan bu makineler, evlere lezzetin ve keyfin tadını taşıyor. Artık canınız Türk kahvesi çektiğinde, kimseden yardım istemeye gerek kalmıyor. Kahve makinesi ile kendi lezzetinizi, kendi ellerinizle oluşturabiliyorsunuz. 

Serhan Bey, Türk kahvesinin kahve yapma makineleri sayesinde dünyadaki tercih edilme oranının arttığını da vurguluyor. Bu da gösteriyor ki, kahve makineleri sadece lezzet katmakla kalmıyor, aynı zamanda kahve kültürümüzü de dünyaya taşıyor.

Sohbetimiz boyunca Serhan Bey ile mutfak aletlerinin gastronomiye katkıları üzerine konuştuk. Mutfakta inovatif ürünler, evlerde lezzetin ve keyfin sınırlarını zorluyor ve lezzet deneyimini bambaşka bir boyuta taşıyor. Bu sihirli dokunuş her evi adeta bir lezzet atölyesine dönüştürüyor ve her insan usta bir şefe dönüşme şansı yakalıyor.

13 Mayıs 2024
Kamuda tasarruf paketinden 300 milyar TL gelebilir, Peki ama nasıl?

Günlerdir konuştuğumuz Kamuda Tasarruf Paketi dün açıklandı. Paketin ekonomiye ve bütçeye yansımalarını birçok kişi farklı farklı yorumlarla dile getirdiler. 

Biz de TGRTHABER ekonomi servisi olarak, konunun önde gelen isimleriyle konuştuk.TGRT Haber Ekonomi Müdürü Celal Toprak, TGRT Haber Ankara Haber Koordinatörü Ahmet Sözcan ve Ekonomist Prof. Dr. Sefer Şener dünkü programın konuklarıydı.

Açık söyleyeyim bu yazının manşetini Ekonomist Prof. Dr. Sefer Şener attı. Şener yayında pakete uyulması halinde 300 milyar tasarruf sağlanacağını söyledi.

BU PAKET DİĞERLERİNDEN FARKLI DİYEN Şener, paketin denetiminin direkt Hazine ve Maliye Bakanlığında olmasının ve yaptırım yetkisinin bulunmasının çok anlamlı olduğunu belirtti. Paketin kapsamının geniş olduğunu söyleyen Şener, titiz bir uygulamayla tasarruf oranının beklentilerin üzerine çıkacağını söyledi. Şener'e göre; denetim, raporlama ve cezalar bu programın bel kemiği olacak.
 
 
Tgrthaber Ekonomi Müdürü Celal Toprak ise, paketin 3 yıl boyunca geçerli olacağının altını çizerek bu sürenin yeterli olmadığını Yapısal reformlarla birlikte tasarrufun başta kamuda olmak üzere toplumsal bir alışkanlık olması gerektiğini vurguladı ki bence de yayının en can alıcı yorumlarından biriydi. 
 
Ankara kulislerinin vazgeçilmez ismi Tgrthaber Ankara Haber Koordinatörü Ahmet Sözcan ise; tüm bu konuşulanlara ek olarak bugüne kadar tasarruf yapmak zorunda kalan vatandaşlar için bu paketin psikolojik rahatlama oluşturucağını söyledi. Aynı zamanda bunun ilk paket olduğuna dikkat çekerek, yakında açıklanacak ek pakette mutlaka ihalelerde reform yapılması gerektiğini ve vergi sisteminde de adil bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Üç farklı isimden talep ve değerlendirmeler böyleydi. Bana göre ise; taşıt sayısının azaltılmasından, kamuda istihdama, enerji verimliliğinden, yurt içi ve yurtdışı eğitimlere ayrılan bütçe ve hatta yazışmaların digital ortama taşınmasına kadar çok geniş bir yelpazede hazırlanan paketin kağıt üzerinde kalmaması çok önemli. Ve tabii denetim ve raporların kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılması. 

14 Mayıs 2024
İstanbul’da 79 yıl süren Bizans izleri de silindi!

Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’un fethinden sonra Bizans izlerinin yer aldığı birçok kiliseyi uygunluk halinde camiye çevirerek “Kılıç Hakkını” kullandı. Ancak nadir olan yapılardan biri Kariye’ye dokunmadı. Fatih Sultan’ın buradaki asıl amacı aynı zamanda farklı dinlerin odak noktası olan İstanbul’daki çeşitli yapıları korumaktı. Savaş teknik ustası olan Sultan Mehmet’in aynı zamanda ticari ve manevi yönü de çok güçlüdür.

Stratejisinde de haklı çıktı. Kariye’yi özgün hali ile bırakan Sultan Mehmet, bu sayede İstanbul’a gelen ziyaretçi sayısını arttırmıştı. Osmanlı tüm görkemi ve gücüyle gövde gösterisi yaptığı yıllarda Bizans taraftarı olan bazı isimler sıklıkla suikast girişimlerinde bulundu. Bunu yapabilmelerindeki en kritik nokta ise ziyaret amaçlı geldikleri mabetler oldu.

Fetihten 58 yıl sonra tarihler II. Bayezid dönemini gösterirken sadrazam Atik Ali Paşa, bu durumu önlemek için Kariye’yi camiye dönüştürdü. Özgünlüğünü çok bozmadan çan kulesi yerine tek minare yaparak camiye çevrilen Kariye’den ezan sesleri yükseldi. Depremlerden hasar aldıkça onarılan Kariye’nin özgünlüğünün bozulmaması dikkatlerden kaçmadı. II. Abdülhamid’in titizlikle onarımını yaptırdığı Kariye Camii, 29 Ağustos 1945 yılına geldiğimizde ise o zamanki Bakanlar kurulu tarafından müzeye çevrildi.

Mozaikler ve kaplamalardan temizlenen Kariye 79 yıl boyunca Bizans ruhunu yansıttı. Peki onca yapı varken neden KARİYE Bizans ruhunu yansıtıyor? Çünkü yapı Hazreti İsa’dan sonra yapılan ilk mabetlerden biridir. Hasar alsa bile yeniden inşa edilen Kariye Camii, Bizans döneminde Ayasofya’dan sonra en çok ibadet yapılan mekan olarak tarih kitaplarında geçti. Bu da Kariye’nin üzerindeki Bizans algısını artırdı. Yeniden camiye çevrilmesi ise tam siyasi dönüşüm oldu.

Bunun kanıtı ise Kariye Camii’ye dönüştürülür dönüştürmez Yunanistan’dan gelen tepki ile kanıtlandı. Ayasofya’dan sonra Kariye’nin de Camii yapılması üstelik turistlere sınırlandırma getirilmesi bazılarının yarasını kanattı.

Gel gelelim camiye… Muhteşem bir din buluşmasını yansıtan figürlerle dolu Kariye Cami, İstanbul’un gözde semti Fatih’te yükseliyor. İçindeki alanlar sınırlandırılmadan ziyaretçilerine sunuluyor. Açıldığı ilk günden beri ziyaretçi akımı 3 katına çıkan Kariye Camii’ye özellikle semtte yaşayan vatandaşlar daha fazla ilgi gösterdi. 
Yolu Fatih’e düşen her vatandaşın görmesi gereken yapıtlardan biri olan Kariye Cami’nin manzarası ise Aziz İstanbul’la çerçeveleniyor.

11 Mayıs 2024